Aşk ve an cesareti

Blog
25/07/2021
Medya

Aşk ve an cesareti

Büyü Dükkanı* öykülerini okuyanlar bilir. Dükkâna gelen müşterilerden biri aşk isteyen bir genç kızdır. Dükkân sahibi yaşlı adam sorar: “Hiç aşık olmadınız mı?”

Genç kızın yanıtı hazırdır: “Olmaz olur muyum? Birçok kereler aşık oldum. Ancak hepsinde hayal kırıklığına uğradım. Doyasıya sevmek, doyasıya sevilmek istedim. Fakat her defasında, bunlardan yalnızca biri oldu. Uzun süredir kendimi çok yalnız hissediyorum. Artık karşıma biri çıksın, bana aşık olsun ve beni mutlu etsin istiyorum.”

Bu cümlede yaşlı satıcıyı duraksatan bir şey vardır. “Affedersiniz! Sizi daha iyi anlayabilmek için sözünüzü kesmek zorundayım. Eğer yanlış duymadıysam, bana bir aşk istediğinizi söylemiştiniz. Fakat konuşmanızın devamından öyle anlıyorum ki, siz aşktan çok iyi bir aşık arıyorsunuz. Öyle değil mi?”

Herkes içindir aşk da ayrılık da

yalnızca birkaç kişi ölür acıdan

Murathan Mungan.

Aşk deneyimleri hayal kırıklıklarıyla dolu genç kızın büyük bir aşk istemesiyle başlayan pazarlık, müşterinin kısa sürede aşktan vazgeçip, aslında sadece iyi bir aşık istediğini itiraf etmesine dönüşür. Genç kız, onu ömür boyu sevecek bir aşık karşısında tutkularını bedel olarak vermeye hazırdır. Çünkü tutkuyla sevmesinin ona şimdiye dek hiçbir yararı olmadığına inanmıştır. Pazarlık sürdükçe genç kızın bu fedakârlığının ardında büyük bir korkunun yattığı ortaya çıkar. Sonunda aldığı ders ise şu olur; İnsanlık tarihi, isteklerin korkuya yenik düşmesinin ve garanti arayışlarına feda edilmesinin örnekleriyle doludur. Oysa istek ve korku hep var olmuş, garanti ise hiç olmamıştır. Genç kız Büyü Dükkânı’ndan alabileceği en iyi şeyi alarak çıkmıştır; aşkı sigortalamaya kalkışmanın onu yaşama zevkinden tümüyle vazgeçmek anlamına geldiğini anlayarak. Aşkı kaybetmekten korkan, aşkın kendisinden de korkar. Bu ölümden korktuğunuz için yaşamdan da uzak durmaya benzer.

Aşık olmak elbette ki dünyanın en güzel duygularından biridir. Aşk, insanlar arasında güçlü bağlar oluşması için bir güven ve cesaret zemini hazırlar. Dünya üstünde böyle güçlü bir yakınlık duygusu olmasaydı sadakat, dürüstlük, vefa gibi uzun süre birlikte yaşamayı  mümkün kılan  insani değerler yaratmak mümkün olmazdı. Kuşkusuz bütün çiftler birbirlerine aşık olarak bir araya gelme şansına sahip olamıyor. Ancak bu durum aşkın dünyayı değiştirme kudretini azaltmaya yetmez. Aşk olmasaydı, romantizm olmaz kimse kimseyle bir ömrü beraber geçirmek için yola çıkmazdı. Kısacası aşk hayatın olmazsa olmazıdır ancak aşkın ömür boyu aynı biçimde sürmesini istemek bir tür oburluktur.  Aşk normal bir ruh hali değildir. Dolayısıyla kimse bu ruh halini bir ömür boyu sürdüremez. Her şey değişirken aşk da değişir, dönüşür. Aşk istiyorsanız ve aşkınızın peşinden gidiyorsanız, zamanı geldiğinde karnı doymuş bir davetli gibi ona veda edeceğinizi kabul etmelisiniz.

Evrende hiçbir şeyin yok olmadığına, sadece değişime uğradığına inanırsanız aşkın dönüşümüne karşı daha anlayışlı olduğunuzu hissedersiniz.  Bir günebakan çiçeğinin ilk evresi gibidir aşk. Genç, capcanlı, coşkulu ve yüzünü güneşe çevirebilecek kadar enerjik… Müthiş bir görünümü vardır taze günebakan tarlalarının. Buna karşın bir günebakanın meyvesini ancak o solduğunda yiyebilirsiniz. O yok olmamış, sadece dönüşmüştür. Bir zamanlar sahip olduğu güzelliği içinde dönüştürerek size yemiş olarak sunmuştur.  Ondan alacağınız şey bitmemiş, şekli değişmiştir. Ancak siz günebakanı sadece sahip olduğu kısa ömürlü güzellikten ibaret görürseniz, solduğunda onu değersizleştirir, bir kenara atarsınız.

Aşk oburluğu da böyle bir şeydir. Yaşadıkları aşkı güçlü bir bağa dönüştürmek için çaba göstermeyen kişiler, onun kimyası değiştiğinde her şeyin bittiğini sanabilirler. Kimisi bundan kaygı duyar ve kendini ilişkinin negatif döngülerine kaptırarak mutsuzluğa bırakır, kimisi de yeni kimyaların peşinden gider. Oysa ikisi de döngüden çıkışı sağlamaz. Yaşamda doyumu ve ilerlemeyi sağlayan, döngüler değil,  dönüşümlerdir. İlişkilerde dönüşüm, hayatın ve zamanın akışına uygun bir biçimde beraberce değişebilmek, olgunlaşabilmektir. Eğer “an” ile temasınızı yitirmezseniz, birbirinizi bırakmadan bunu yapabilirsiniz. Çünkü yaşamda mutlu son değil,mutlu an vardır. Şu cümle Büyü Dükkanı’nda İki Çınar’dan**:

“Ne su sıkılır yatağından, ne yatak sıkılır üstünden akan sudan, bilirler ki aralarındaki hiçbir buluşma bir öncekinin aynı değildir. Suyun bir damlası bir diğerinin aynısı değildir.‘’

Mutlu Anlar…

Dr. Psk. Yeşim Türköz
Psikoterapist
www.yesimturkoz.com

*Büyü Dükkânı – Yeşim Türköz (Epsilon Yayınları)
**Büyü Dükkânı’nda İki Çınar – Yeşim Türköz (Epsilon Yayınları)

Kaynak: http://alternatifanne.com/ask-ve-an-cesareti/